Bugün
Daha önce şey gibi hissettin mi, hayatın çok sıradanmış gibi? Hayatındaki her şey o kadar düzgün gidiyormuş ki hata yapmayı özlemişsin gibi.. Kafana estiğini yapmayı, yarını düşünmemeyi..?
Ah, biliyorum biliyorum tamam; ölüleri, dirilerin hayatına karıştırmamak lazım, biliyorum. Ne yapabilirim ki, önce günleri unuttum. Zaten hep tarihleri karıştırırdım. Sonra kokuları ayırt etmeyi bıraktım. Sonra da yüzünü hayalimde canlandırmayı bıraktım. Ben seni bıraktım diye öldün mü, şimdi?
Ben bir gün bu aşkı hatırladığımda, kesinlikle ağlayacağım.Biraz yürürsem geçer dediğim o hissin beni sokak ortasında ağlattığını da unutmayacağım. Bir insanın yakıştığı yeri bulmasının ne denli zor olduğunu ve mühim olduğunu hep ama hep savunacağım.
Bilmen gerek ya da bence öğrenmiş olmalısın. Ezoterik bir doktrin bu; seven, kaybedildikten sonra kıymetlenir. Artık çok geçtir.
2.Eylül,2018'den
Haftalar öncesinden arabanın bagajına neleri, nasıl koyacağımızı anlatıp
durdum tam sen uyuklarken. Hatırlıyor musun? Bana dönük uzanmışsın, pike
sırtına dokunmuş dokunuyor misali.. Kollarına sığınmak dururken birden fazla
mimikle buzluğu köşeye, şemsiyeyi en dibe, paletlerimizi ve zıpkını sağa doğru,
diyip duruyorum.
Bir insan hiç mi dinlemekten yorulmaz? Göz kapaklarından aşağı filler su kaydırağı kurmuş oyun oynuyor, sen gözlerime yana doğru kıvrılan dudaklarını bahşediyorsun. Boynun sıcacık.. Hemen burnumu sürtüp öpüyorum. Kıyafetlerimizi koymayı unutmazsın umarım bu yerleşim planında, diyip benimle dalga geçiyorsun. Suratımı asmama ramak kala kollarını uzatıp beni yerime çağırıyorsun. Sana doğru siniyorum. Sana sığınıyorum. Yavaşça, hırıltılı sesinle; sakın yastıklarımızı almayı unutmayalım yoksa bana bir yıl söylenirsin, diyorsun. Kahkahamı ölçemiyorum kapılıp gidiyoruz. Sen, ben ve tatil planlarımız. Gülüp bir sabaha daha ulaşıyoruz.
İlk kez sana hayatımın her yılında iki hafta için neden bu kadar beklediğimi, orayı neden sevdiğimi, nasıl bu kadar ben olduğumu orada anlatma değil, yaşatma fırsatı bulmuşum. Nasıl sevinmeyeyim ben, nasıl plan yapmayayım sana pişireceğim balıktan tut bira alacağımız yere kadar.. Sahi içmek yok diyip durmanı bir şekilde ekarte etmem gerek ama bulurum bir yol bence. Sahilde şemsiyemizi kur sen, ben büyük taşları etrafına koyayım ince iplerle tutturalım sonuçta sabah ondan akşam ona kadar orada olacağız, söz verdin. Uçup gitmesin. Sandalyelerimizi alalım diyorum ben hani şu yönetmen şeylerinden, şezlong arabamızda yer kaplar sevdiğim, olmaz. Daha annemlere hakiki zeytinyağı götüreceğiz. Sen benden daha beyazsın. Herhangi bir yanık problemi ile karşılaşmayalım, canın hiç acımasın. Baştan aşağı ben seni kremlerim güneşe karşı. Hatırlıyor musun, bir sene gittiğimde üç kez soyulmuştum ve döndüğümde hala deri atıyordum, ahahah, küçük bir patates gibi oldun diye dalga geçme sırası bana geçmesin, aman.
Olta atalım, diye
tuttur mesela sen.. Ben ise bugüne kadar ağ, dalyan, zıpkının içinden geçmiş
biri olarak olta hakkındaki sıfır bilgim yüzünden seni pür dikkat dinleyeyim, izleyeyim.
Sahi turkuaz şortu alalım diye direttiğimde bana yapmadığını bırakmamıştın bak
ne güzel gözlerinle uyum içinde oldu gök gözlüm, deniz gibi bakanım. Sen
bilmiyorsun ama ben o çok beğendiğin haki yeşili şortu da aldım. Saçların sanki
güneşte daha da mı sarardı. Vallahi Çanakkale'de asla yabancılık çekmeyeceksin,
sapsarısın balım. Sakalların bu iki haftada uzar bence. Hele şükür sakal tıraşı
olmak zorunda olmadığın hafif turuncuya kaçan sakallarına saçlarım takılacak.
Çok heyecanlıyım. Mükerrem dedemin sağlığı yerinde olsaydı o sana en güzel olta
atma tüyolarını verirdi. Olsun oğulları ile idare ederiz. Söz veriyorum çok
uzatmayacağım. Gördüğüm herkes ile az az konuşup en çok sana zaman ayıracağım.
Çok istersen adaya da geçerim seninle söz. Kaç yıldır gelir giderim birkez
gitmedim. Buralara ihanet gibi geliyor, ne yapayım? Mesela sen, akşam üstü vapur camına yansıyan gölgemin fotoğrafını çek sonra bunu da anılarımıza ekleyelim.
Denize birlikte mi gireriz?
Dayanamam kesin ben senden önce ayaklarımı sokarım. Ah, bakma öyle tamam hadi
bir kumsal boyu tur atıp öyle girelim. Tabi bu boy epey uzun en iyisi iki ileri
bir geri olsun. Denizde gözlerin şeffaf mı olacak yoksa gri mi, hadi suya
adamım hadii!!! Ben bu merakla iyi geldim bu yaşa. Sen benden önce çıkıp
havluna kurulanıyorsun, ben geldiğimde havluyu koşarak bana saracağını düşünürken suratıma fırlatmanla kahkaha atmaya başlıyoruz.
Çabuk gel bak. Ben bunları yaşayalım çok istiyorum. Anzak koyunun on kilometre
ötesine çok büyük oteller yapacaklarmış. Yol çalışmaları başladı bile. Buralar
eskisi gibi olmayacak. Sana sessiz koylarda sevmediğin meyveleri yemen için
ısrar edemeyeceğim. İncir altında çay demleyip içemeyeceğiz. Bitiyor buralar.
Yok oluyor huzurum. Gel, yetiş. Paylaşalım. Sonra beğenmezsen bile benim içim
rahat etmiş olur. İçimden diyorum içimden.
Ah, diyorum geç kaldım ona, o bana geç gelmese bari.
Ah, diyorum geç kaldım ona, o bana geç gelmese bari.
Bugün
Doğum günün kutlu olsun, sevgilim. Ben değerini bilmeyenin..



